Elmas, yeryüzünde bulunan en sert ve bileşimi en basit olan değerli taştır.
Elmasların oluşmasına olanak sağlayan koşullar, gezegenimizde milyonlarca yıldır bulunmuyor.
Yerkürenin oluşmaya başladığı erken dönemlerde katı madde yoğunlaşıp bir küreye dönüştükçe, gezegenin merkezi de çok yüksek sıcaklık ve basınç altında kalmıştır. Derin tabakalardaki bu koşullar saf karbon çökeltilerinin kristalleşerek elmasa dönüşmesine neden olmuştur. Bir elmas saf karbon içerir ve karbon tozu ile elmas arasında kimyasal bir farklılık olmasa da, aralarındaki fiziksel farklılık hem çok büyük, hem de hayret vericidir.
Yerkürenin dış katmanları soğudukça, basınçlar artmış ve katı kaya tabakaları yerlerinden oynayarak yarılmıştır. Sıvı kütle (magma) akıntıları ise volkanik patlamalar ile yüzeye çıkmak zorunda kalmış ve bu maddenin bir kısmı yerkürenin derinliklerinde oluşmaya başlayan elmas kristallerini de kendisi ile birlikte yüzeye taşımıştır.
Yerkürenin yüzeyi soğudukça, elmas cevheri taşıyan kütleler katılaşmakta ve bugün elmaslar bu kütlelerin içinden çıkarılmaktadır.
Elmaslar, milyarlarca yıl önce yerkürenin derinliklerinde, karbonun korkunç bir sıcaklık ve basınç altında kristalleşmeye başlaması ile oluştu. Elmas cevheri içeren magma, volkanik patlamaların sonucunda yüzeye çıktı. Daha sonra volkanik hareket yatışıp soğudukça, elmaslar “mavi tabaka” ya da “kimberlit” adı verilen katılaşmış magmanın içinde kaldılar. Kimberlit damarlarından alüvyon yataklarına kadar birçok değişik türde elmas madenciliği vardır.
Yüzyıllar boyunca kimberlit damarlarındaki aşınma, elmasları önce yağmur suyu, sonra da ırmaklarla taşıyarak, ikincil bölgelere getirmiş ve alüvyon tabakaları oluşturmuştur.